Katılımcı Gözüyle GBT2010

GBT çaylağından Merhabalar
Ben de Afyon’dan katılmıştım tura. Hatta Feridun hocamın adımı bilemeyip sürekli beni ”Afyooooooon” diye çağırmasını hatırladım da gülümsedim kendi kendime. Biz Atiye ile iki kafadar kuzen Adnan hocamın ve Levent bey’in desteği ile ilk defa tura katıldık. İnanılmaz acemiydik. Sakar’dan inerken tur arkadaşımız bayanın geçirdiği kaza sonunda nefesimiz kesildi diyebilirim. Akyaka’da teknik uzmanı arkadaşımız bize uygulamalı olarak anlattığı bir çok şeyi ” anaaaaaaaaaaa, abovvvvvv, hihhhhhhhh” diyerek dinledik.
Ardından Japonların sorularını bildim ve alnıma gururla bandımı takdım; hoş, kuzenim Atiye benim engin Japon bilgi ve kültürümü kıskandığı için fotoğraflarımı flu çekmiş ya olsun:)
Akyaka’da hayatımızın ilk kampında çadırımızı turun en yakışıklı genci Hasan Barış’la kurduk. Çadırımız öyle konforluydu ki vestiyerimiz ,salonumuz, tül perdemiz, ikiz yatağımız, dantelli yatak örtümüz ve komodunumuz bile vardı:) Hemen çadırımızı yerleştirmeye koyulduk. Sırt çantamızdakileri duvardan duvara gardrobumuza yerleştirdik ve çadırımızın çelik fermuarının anahtarını vestiyerimize koyduk:)
Sabah terasımızdaki muhteşem kahvaltımıza, Hasan Barış, Adnan hocamız ve Mustafa Kemal misafir oldu.
Akyaka’dan pedalladık, öğle yemeği için Akbük’e ve benim tek derdim kuzen Atiye; kurduğum tek cümle ” Atiye neremdesin”; çünkü bunu dillendirmemiz çok önemliydi olası bir kaza için. Turdaki bütün arkadaşların ençok kullandığı kelime SOLDAYIMMMMMMM dı. Akbük’teki güzelliği görünce Allahın eşsiz bir ressam olduğuna bir kere daha inandım. Kultak yokuşunu araçla çıktık, kendimize güvenemedik. Araçta da çok güzel insanlarla tanışıp halimizin esprilerini yaptık. Kultak köyü kahvesinde oturup ayran yudumladık; Kultağı pedallamış gibi yorulmuşuz:) orada da nam-ı diğer sevgili babakurdumuz Mustafa Yiğit abimizle muhabbetler ettik ayrıca tanıştığıma çok sevindiğim sevgili Istanbul katılımcısı Aydın beye gelen telefondaki bayana kultağı beraber çıktığımızı yaşlı bir beyefendi olmadığını hatta biz geride kaldığımızda bizi çektiğini ballandıra ballandıra anlattık. Kultakdan sonra utandık pedalladık:) .Her santimin tadını çıkarttık en güzeli Necati amcamızın gelen bisikletleri yol yapımı dolayısıyla büyük bir sorumluluk örneği grup dayanışması olan yönlendirmesiydi. (Necati amcamızı çok seviyoruz)
Örene giderken lastiğim patladı ,Mustafa Kemal arkadaşımızın ısrarlı yardımları için de çok teşekkür ederim. Ören’de kuzen Atiye ile denize girmeye karar verdik. Yüzmeyi bilmesek de yüzen insan taklidi yaparız diye:). Biz denizin kenarında sulu sulu şakalar yapıp gülüşürken İzmir katılımcısı Elmas hanımla muhabbetimizi mutlaka yazmalıyım. “siz de GBT’lisiniz değil mi?” diye sordu. benim yanıtım şu oldu:” yok biz Afyon’luyuz”: ). Kadın garip garip baktı, açıklamak zorunda kaldı biz çaylak turculara;” Yok, bisiklet grubundan mı diye sordum”… ve ben ” haaaaaa heeeeeeeeee hıııııı ihi evet” dedim:):)
Ören’de konakladık. Bir çadır komşumuz oldu sevgili Yücel. Çok keyifli, özenli, ayrıntıları görebilen bir arkadaşımız. Sabah kaltık Mazı rampasını gözümüz yemedi, aynı zamanda yağmur vardı ve ben denizden sonra kendimi koruyamadığım için ciğerlerimi üşütmüştüm. araçla devam edecektik. Görevimiz tur arkadaşlarımızın valizlerini araçlara yüklemekti. Kuzen atiye, ben değerli vefakar ve cefakar hocamız Adnan bey ve şöfer abilerimizle valizleri yükledik. (arkadaşlar valizler o kadar ağırdı ki hepsini içine adam öldürmüş koymuşsunuz:) 🙂 :)))
Mazıyı yağmur eşliğinde pedallayanlara imrenerek el salayarak “bişeye ihtiyacınız var mııııı? bir sıkıntı var mııııııııı?” diye sorarak fotoğraflarını çekerek çıktık. Mumcular’da Bircan sakatlanmış ,aracımıza aldık. Kendimizce kolunu bacağını inceleyip ” uyuu ana tühhhhhh” diye ilk yardımı yaptık. Bircan’ın o kadar güzel gözleri vardı ki yağmurun yeşiliyle başka parlıyor yaralanmış bedenindeki sızılar yüzünü buruştursa da bir türlü güzelleğine gölge düşüremiyordu. Ardından Pınar ve Mine’yi aracımıza aldığımızda kucak kucağaydık:) ve sohbet ediyor gülebiliyorduk, Bircan’ı da güldürebiliyorduk.
Bircan’ın kolundaki sızlamalar artamaya başlayınca Bodrum Devlet Hastanesi’ne çevirdik direksiyonumuzu. Biz kuzen Atiye’yle fahri hemşireler Bircan’a refakat ettik. Hastaneye geldiğimizde sırtımızdaki formalar başımızdaki kasklar, herkes bize uzaylı gibi bakıyordu. Bizim sağlıkçı veya hemşire olduğunu tahmin ettiğimiz bir adam n’oldu size diye sordu. Dedik gaziyiz ,bisikletten düştük. Üçünüz de mi diye bizim böğğğğğğğ diye baktığımız bir espri yaptı. Yüz vermedi bize tamam bekleyin dedi. Doktor gelecek bakacak. Kız, kuzen Atiye ve bana yani fahri cessur hemşirelere siz dışarıda bekleyin dedi; ama biz n’aptık? Yarım saat önce tanıdığımız kırk yıllık dostumuz Bircan’ımızı yalnız bırakmadık.:): ) adam bize pis pis bakıyor; biz adama bakıyoruz. Bircan’ın şarjı bitti telefonunu şarja takıp Bircan’ın yatağa koyduk. Görevli geldi
-Arkadaşınız nerde?
-Röntgen çektirecek.
-Siz n’apıyo’nuz burada, dışarıda bekleyin demedik mi!
-Telefonumuz hastalandı, serum taktık baksanıza.
.Adam ‘çattık’ dedi, gitti. Allahtan doktorun bizim tura merakı varmış ki Bircan’la iyi ilgilendi. Çıktık hastaneden bizim gazi Bircan ile düştük yollara.
ve bir kayıbımız vardı onu asla göz ardı edemezdik :NİHAL. 🙂 🙂 fellik fellik Nihal’i aradık. En son Mumcular’da gören olmuş.

Nihal de nihal , Nihal de Nihal…

Bulduk Nihal’i, attık arabaya, hepimiz işaret parmağımızı Nihal’e doğrultup bi daha dizimizin dibindan ayrılma hımmmmmmmmm dedik. Yoksa kurtlar kuşlar kapacak.

Bodrum’da geceleyip sabah feribota atladık ver elini Datça. Feribotta ırlana sallana Çökertme oynadık.

Ve Datça hayalim……

Aktur’da muhteşem lüks çadırımızın çatısı aktı. Üşüdük, ıslandık. Çadırımızda kalamazdık. Çatının aktarılması gerekiyordu. Boş oda kalmamıştı. Ve Aktur’un kuoförü olan yardımsever bir kişinin yardımıyla boş bir dükkana kapağı atıp tulumlarımıza kıvrıldık.

Sabah Marmaris’e pedallarken güneş bize gülümsüyordu. Yolda köy kahvesinde Türk kahvesi içtik; keyiflendik ,dinlendik.

Akdeniz’le Ege’yi aynı tepeden gördük.

Gerilerden bir beyefendi geliyor, kulaklarından duman çıkartıyordu. Sevgili avni.:)

Birlikte pedallayarak ona maymunluk ettik, güldürmeyi başardık. Bütün sinirleri geçmiş; başına gelenlerin o da dalgasını geçiyordu artık.

Marmaris…….

Herkesin eşya ve biryerlere gitme kaygısı vardı; fakat kuzen Atiye ile ben yogunluktan gebermiş, güneşte pişmiş, ölgün ölgün etrafı seyrediyorduk.

EN GÜZELİ MARMARİS GARAJINDA HER GÖRDÜĞÜMÜZ MAVİ GBT FORMALIYI TANISAK DA TANIMASAKDA AKRABAMIZI GÖRMÜŞÜZ GİBİ SIRITIYOR “MERABAAAA” DİYORDUK. AYAKÜSTÜ SOHBETLER EDİYOR 4 GÜNÜN ÖZETİNİ İKİ DAKİKAYA SIĞDIRIYOR, MEMLEKETLERİMİ ZE DAVET EDİYORDUK.

Elbette turda ben de üzüldüm, incindim, sıkıntı çektim. Şaşkınlık yaşadım. Fatak GBT benim ilk turumdu ve çok özeldi. Bir başka turla kıyaslayamayacak kadar özel ve güzeldi; ayrıca ilk tur olduğu için kıyaslamam mümkün değildi.

Turun çaylağından katılan, okuyan, emeği geçen herkese teşekkürler selamlar sevgiler.

Gelecek yıl gene kısmetse ordayım.

Esma Eser Açıkgöz – Afyon

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir